İlişkilerde Kendimizi Kaybetmeye Neden Bu Kadar Meyilliyiz?

Selin Bostancı
8 min readAug 27

Selamlar,

30 yaşıma girmeme bir hafta kala herşeyi sorguladığım bir varoluşsal krizin ayak seslerini duyduğum bu günlerde ilişkiler üzerine, olduğum noktadan (çok optimist ve aşk dolu olamayacağım muhtemelen) biraz yazmak, içimi boşaltmak istedim.

Dün Hayalimdeki Aşk diye bir film izledim, Orjinal ismi Ruby Sparks. Kendi yarattığı bir karaktere aşık olan bir yazarla ilgili.

Filme önce varoluşsal krize iyi gelecek filmler diye aratıp, en sevdiğim fim olan Stranger Than Fiction filmini görünce, benzerleri diye aratarak ulaştım. 20 yıldır duygusal kaoslarımdan her zaman yazmaya sığındığım ve sonunda “yazar” kelimesini kendime yakıştırabilmeye başladığım şu son dönemlerde yazmak, yazarların hayatı ile ilgili filmler her zaman ilgimi çekiyor.

Bir insanın yazar olduğunu kabul etmesi de bambaşka bir yolculuk. Hatta biseksüel olduğumu kabul etmekten bile daha zor olduğunu söyleyebilirim, herneyse, umarım konudan konuya atlama rekoru kırmadan ilişkilerden bahsettiğim bölüme gelebileceğim.

Hayalimdeki Aşk filmi, kurgu elbette. Çünkü yazarın yarattığı karakter hayatında bir anda çıkageliyor ve onunla birlikte yaşamaya başlıyor. İlk ayların büyük aşk rüzgarlarından sonra çoğu ilişkide olduğu gibi korkular, özellikle de kaybetme korkusu karakterin yok oluşuna, depresyona girişine, kimliğini kaybetmesine sebep oluyor ve olaylar gelişiyor.

Tekrarlıyorum, bu bir kurgu, fakat bu kurguyu hayatında en az 1 kere yaşamamış insan sayısının çok az olduğunu biliyorum. En azından ilişki kurmayı öğrenen, değişik deneyimler yaşayan herkesin buradan geçtiğine eminim.

Hatta erginleşme yolundaki ilk ders olarak Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında da Mavisakal masalında biraz bu konudan bahseder, psişenin doğal yok edicisi ismi altında. Konuda derinleşmek isteyenler için linki buraya bırakıyorum.

O zaman dönelim başta sorduğumuz soruya, ilişkilerde neden kendimizi kaybetmeye bu kadar meyilliyiz?

Bu durumu Erich Fromm (elbette bir sürü araştırmalar ve diğer psikoloji ile ilgilenen kişilerin de araştırmalarından yola çıkarak) şöyle özetliyor.

Ayrı olma duygusu huzursuzluğu doğurur, daha gerçeği, bu tüm huzursuzlukların kaynağıdır. Ayrı olmaktaki bu utanç ve suçluluk İncil’de Adem ve Havva öyküsünde anlatılmaktadır. Adem ve Havva yasak elmayı yedikten sonra tanrıya baş kaldırarak ilk ayrışmayı…